18 Aralık 2011 Pazar

seneyi devirirken - vol.1

2011'in de dibine vurduk, -ki hakikaten defolsun gitsin, bu kadar rezil, boktan bir yıl olabilir mi? depremleri, savaşları, ölümleri, tutuklu öğrencileri, gazetecileri, vs. bitmedi..  "akasya durağı" dizisi bile güldüremedi milletin yüzünü, düşünün!

ben de gerek bu genel felaketler, gerekse şahsi sebeplerle hiç ama hiç iyi anmayacağım 2011'i! "kendisinden ne hayır gördük ki müziğinden ne bulalım" başlığı altında 2011'de ne olmuş diye bakarsak, yine birbirinin aynı müzikler, sesler, albümler.. insan bir 1991 senesini düşünmeden edemiyor, zira o sene yayınlanan albümlerden sadece birkaçının ismini zikretsem durum anlaşılır; nevermind, ten, use your illusion, blood sugar sex magik.. şimdi geriye dönüp bakınca "vay be ne yılmış" demiyor mu insan? peki bundan 20 yıl sonra 2011'e dönüp bakanlar kimin albümlerini görecek; lady gaga ve ferhat göçer! allahtan serdar yeni bi yaz albümü yapmadı, o da bir şeydir..

ama güzel şeyler de hiç olmadı değil, -ki işbu yazının amacı da onlar, bi başlayabilsem allah'ın zihniyle! (okuyacaklarınız hevesli bir dinleyicinin tamamen kıçının keyfi olan şahsi yorumlarıdır, beğenirseniz eyvallah, beğenmezseniz çok da fifi! :))

-bi kere 2011'in başlı balına "adele" yılı olduğu kesin.. ingilizler senelerdir olağan üstü kadın vokaller çıkarır zaten; jane birkin, marianne faithfull, amy (mekanı cennet), pj harvey, vs.. biz burada sertab'lara, candan erçetin'lere maruz kalırken, adalılara kraliçeler indirilmiş! adaletin bu mu dünya! işte bu familyanın son üyesi adele. ilk albümü 19 ile de dikkat çekmiş ise de açıkçası benim pek radarıma girmemişti. ama bu yıl yayınlanan 21 için ne söylenebilir ki? kesinlikle senenin en iyi sesi ve en iyi albümü, açık ara.. "rolling in the deep" marş oldu zaten, "someone like you" sözleri ve vokali ile tek başına bi şişe şarap içirir.. "rumour has it", "set fire on the rain" başta tüm albüm o kadar iyi ki, robert smith'i kıskandracak "lovesong" yorumu bile arada kaynıyor. bıraksan 3 gün daha yazarım adele'i, bırakma o yüzden! 10 numara 5 yıldız..

-foo fighters ve dave grohl'u ne kadar sevdiğimi ayrı bir yazıda daha önce yazmıştım (bkz: arşiv, link kopyalatmayın şimdi bana). wasting light cayır cayır bir rock albümü. "dear rosemary" gibi bi şarkı yapan adam, çok hayır duası almıştır bence. sert ve melodik. sene boyunca ipod'umda döndü durdu bu albüm, daha da doymadım. bi türkiye konserinin vaktidir artık!

-pj harvey'in "let england shake" albümü, the decemberists'in "the king is dead" albümü (down by the water mükemmel şarkı), red hot chilli peppers'ın "i'm with you" albümü (monarchy of roses, eski dönem rhcp şarkıları gibi) senenin kalbur üstü çalışmaları. (red hot'ın 2012'de istanbul'da olacağı söyleniyor)

-bi de bu sene çıkış yapanlar var; biri lana del rey.. amerikalı bu kızımızın an itibariyle henüz yayınlanmış bir albümü bile yok! 2012'nin ocak ayında çıkacak ilk albümünün önden gelen ilk iki single'ı dünyada lana salgını çıkmasına yetti.. "video games" (patırtıyı koparan şarkı) ve taze gelen "born to day" (videosu david lynch filmleri gibi) olağan üstü iki şarkı.. 2011 nasıl adele yılı olduysa 2012'de de bu hanım kızımızı konuşacağız.

-bir diğeri de selah sue. kendisini yakın zamana kadar tanımaz bilmezdim, ilk ayşe'nin blogu (aysekavas.blogspot.com) vesile oldu tanışmama. daha sonra araştırdım, dinledim. adını taşıyan ilk albümünü henüz bu yıl çıkartmış olan bu 89 doğumlu belçikalı'ya kanım ısındı. amy ekolünden sanki.. "crazy vibes" ve cee lo green'e eşlik ettiği "please" nadide eserler. "ain't no sunshine" yorumunu da bulun, dinleyin.

-şöyle bi baktım da 2011 kadın solist anlamında sağlam mahsul vermiş. ama giderken de en iyisini götürmüş.. amy winehouse'un gidişi 2011'in en büyük kaybı. "back to black" dünya durdukça dinlenecek bir albüm, ölümü sonrasında yayınlanan ve tony bennett ile düeti "body and soul"u da içeren son albümü "lioness:hidden treasures" da müteveffayı anmamıza vesile..

-lou reed ile metallica'nın birlikte bir albüm hazırladığını duyan her fani "aha, nasıl olacak bakalım?" diye bi heyecan duyar.. çünkü isimler boru değil, müzikleri arasında ise alaka yok, nasıl olacak diye bekledi herkes. ve sorunun cevabı bir süre önce belli oldu; tam bir ucube! "lulu" isimli albüm hakkında daha insaflı bir yorum yapmaya çalışıyorum ama olmuyor. hakikaten lou reed'in yaşlılığı, lars ulrich'in de para gözlüğü çekilmiyormuş!  allah'tan o kadar dalga geçildi ki bu albümle, bi yenisini yapmaya cesaret edemezler.

-bu yıl yayınlanan cameron crowe'un "pearl jam twenty" belgeselini son derece hissi duygularla izledim.. 90'lar seattle, grunge, pearl jam, eddie, nirvana, cobain, chris cornell, neil young, vs. hepsine dokunulmuş. vedder ile cobain'i sarmaş dolaş izlerken "vay be" dedim. adeta bir dönem tasviri. daha erken doğsaydım gençliğimi 80'lerde manchester'de, 90'larda seattle'da geçirmek isterdim. bu dileğimin 90'lar kısmının nedenini bu nadide döküman veriyor. izleyin, izlettirin!

-peki elin ecnebilerinde böyleyken, bizim diyarda neler oldu 2011'de, onu da bi sonraki yazıda yazayım, zira karnım acıktı, bi de "mahmut tuncer şov" başlıyor, ben kaçar panpalar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder